Devekuşu Olmak Alınyazımız Değil – Masume Şirin
Bir papazın modern tıbbın günahlarını çıkarma girişimi ne tür sonuçlar elde edebilir?
Başarılı olur mu? Olsa bile elde ne kalır?
Sağlığın Gaspı orijinal adıyla Medical Nemesis; Ivan Illich’in sağlığın sağlıksızlığına yönelik kendisinden görüşler getirdiği nokta atışlı bir kitap.
Nokta atışlı dedik çünkü; sağanak tenkit var işin içinde.
Kitabın giriş cümlesinde diyor ki yazar: “Tıp KURUMU sağlık için bir tehlike hâline gelmiştir.” Kurum biraz sırıttı burada. Yani, sağlık ocağına -alık ocağı- demek gibi oldu. Hani biz de yeri geldi eleştirdik modern tıbbı da ama neticede bu alanın dahilinde yer aldığımız için kirpi evladı deyip bağrımıza bastık. Tıbba terörizm süsü vermek gibi oldu biraz. Tıpçılar değil de tıbbın sermayedarları yani sağlığı kurumsallaştıran güçlere direkt terörist diyebiliriz. Tıpçılar mazlum ama toklar. Peki yazar haklı mı? Soruyorum, hakikaten tıp tehlikeli bir kurum mudur? Ayinler, pazarlar, papazı objektifliğinden alıkomadığından haklıdır bana göre. Tabii papazlığı bırakmış, orası ayrı.
Nerede günah varsa çıkarın onu ordan! (dedi papaz)
Vietnam savaşı vietkongları gibi fırlat helikopterlerden. (dedi Amerikan) Napalm bombalarını gönder (gene dedi Amerikan)
Közleme patates gibi yak günahları. (gene dedi papaz)
Fazla mı abarttık ne? Bakmayın tıp ve hükema materyaldir, ne var bunda? Has-tanelerde öldüremediklerini savaş meydanlarında öldürüyorlar. Hastane atro-fik sömürü bölgesi, savaş meydanı nekrotik sömürü bölgesi. Ama bir mantalite var burada. Neticede ben senin babanın uşağı değilim. Ben kârıma bakarım. Merak etme ölmezsin ama mutat gibi bana bağımlı kalırsın. Ee, bugünün yarınıvar bir de. Ama en yamanı da hedefim var benim. Makrohedefimin karşısında ne olursa olsun mikrodur ve yutulur gider.
Bana sorsanız, olaylar ve oluşumları kenara itip, mantık ve mantalite sorgulaması yapmalıyız.
Öncelikle fikirlere gen terapisi aplike etmeliyiz. Fikir değişmeli. Mantık değiş-meli. Yapı değişmeli. Tıp da bu temel yapının ve mantığın dışavurumu. Neden bu kadar vicdanları zonklatıyor, çünkü insan canı işin içerisinde. Maden işçilerinde akciğer-pulmoner hastalıkları ne oranda ile market çalışanlarında iş gücü ne randımanda sorularını dikkate aldığınızda, insanlık gereği sizde öncelik teşkil eden CAN mevzusu olur yani birinci soru. Can her şeyden evla ve mahfuzdur. Bununçin tıp burada hep objektif ve insancıl bireylerin beyinlerini ve vicdanlarını emeklilikten men etmiştir. Illich Bey, bundan ötürü sağlık gasp edildi diyor yoksa sağlık alanı insancıl amaçlar uğrunda sarf edilmeliydi. Ama öyle olmadı. Din bile çıkarlara alet edildiyse Illich Bey; el atılmadık, rahat bırakılmadık alan ya da kurum mu kaldı deyip bunu aklımızın ucunda bulundurmamız gerekir. Yani bu sadece tıp meselesi değil, kökeninde GÜÇ mereti var. Neydi, güçlü güçsüzü ezerdi. İnsan bulunan ekosistemde eksilmeyecek olan tek şey varsa o da sorunlar sıkıntılardır maalesef.
Ivan Illich’in görüşlerini bir kaç maddede sıralıyorum: “Modern tıbba karşı bir güven bunalımı yaşıyoruz.”
“Tıp, usla ilgili rüyalarını mühendisçe gerçekleştirmeye çalışıyor.”
“Sağlık hizmeti standart bir mala dönüşmüşse tüm acılar ‘hastanelik’ olmuş demektir.”
“Yaşlılar, tedavisi olmayan bir durum için ayrılmış tedavi kurbanlarıdır.” “Endüstri toplumunun tıplaştırılması, onun emperyalist karakterini son hedefine vardırmıştır.”
“Ağrı, endüstriyel gelişim stratejilerinin yan ürünüdür, ‘doğal’ ya da ‘metafizik’ bir bela olmaktan çıkmıştır.”
Bir cümlesinde tam olarak neyi kastettiğini anlayamadım, bunun üzerine biraz düşünmeliyim ama yine de belirtmekte sakınca görmüyorum:
“İdeolojik bürokrasilerin hepsi haçlı seferine katılan renklerdir.”
Yazarın bir bölümdeki bakış açısını önceden hiç fark etmemiş-tim, calipti:
“İnsanlar, elektro-ansefalogram beyin dalgalarının düzleştiğini gösterdiği anda ölmektedirler. Kalpleri dursa da son nefeslerini verememekte, ölememektedirler.”
Ben Ivan Illich’in dünya çapındaki etki derecesini pek bilmediğimden, kendi açımdan yaklaşırsam, vasat / orta düzeyde, beyinlere nüfuz edeceğini düşünüyorum. Hiç kimse deneyimli bir hekim kadar modern tıbbın girdisini çıktısını bilemez. Hekimler ne yüzde yüz haklıdır diyorum ne de yüzde yüz haksız, gerçi yazarın objektif oluşunda pek sorunum yok, delil getirerek yorumluyor. Ama asıl sorun unutulan ve öldürülen insanlığın maske altında melekleştirilmesi olabilir. Belki burada direkt Illich Bey’in görüşüne bağlandım.
Illich Bey diyorlar ki:
“Gücünü yasa ve dinden ayrı tutmakta hep diretmiştir Batı tıbbı.”
Din gerçekten insancıl tıbbın önünü mü almıştır yoksa yasaların oluşu ölümcül ve çağdaş tıbbın önünü mü açmıştır?
Nasıl bir yargıda bulunabiliriz?
Belki vicdanın dini mezhebi yoktur, vicdan salt ve katışıksız insanlık karakteridir.
Kitap öyle kuşumsu ağırlıkta değil, ağır bir dil yapısıyla yazıldığından biraz zorlayıcı. Ben merhum Illich Bey’in ve onun gibi düşünen hemfikirlerinin bedenin yapısının doğal düzleminde ilerlemesi ve ilahi ruh sağlığının ön plana çıkmasında büyük engeller kaldırdıklarını düşünsem de yine sağlığın girdisini çıktısını hekimden daha iyi bilici olamaz diyorum. Hekimler kesinlikle bilinçlenmeli yoksa sağlık tehlike olmaktan çıkmayacaktır.
Ivan Illich’le Hemfikir Olmak
Kendi mutantan evreninden kopamayan hekimler, bir gün eeg-lerde kablolara bağlanırlar mutlaka.
Ama ne düşüş!
Hekim de realist olamazsa? Bu kadar bilgi varken beyinlerde…
Halk atmsini, lokal bir uzlaşı ve serdengeçtiliğin tezahür mahalline ne zaman dönüştü-receğiz?
İnsancıl bir el atışı kastediyorum. Karınlarımızı, halkın alın teriyle mi dolduracağız?
Şikemperverlik, can verici ve alıcı Tan-rı-yla hasta arasında ARACI olan ulu bir mesleğe yakışır mı ki?
Ulu bir mesleği, paralı pullu mesleğe dönüştüren sistemi kim ne yapsın?
Bu da Ivan Illich’in ruhuna fatihamız olsun. Devekuşu olmak alınyazımız değil. Kendi solucan deliğimizden çıkıp, ruhu ön plana çıkarıp bedeni bir basamak arka plana yollamalıyız. Fazla laf ebeliği yeter hepimize.