Sermayeyi Değil Tabiatı Savun!
İkizdere’den Marmara’ya,
Deniz ve Ormanlardan Kanal İstanbul’a
EKOLOJİK İFSADA HAYIR!
Sağlık İlke-Sen, Eğitim İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği tarafından İstanbul Eminönü’nde düzenlenen eylemle ekolojik ifsada sebebiyet veren, tabiatı tahribine sebebiyet veren politikalar protesto edildi, yerel ve küresel direniş çağrısı yapıldı.
Eylemin açılışında konuşan Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, Marmara’daki müsilajla herkesin kapitalizmin nasıl bir ifsada sebebiyet verdiğini gördüğünü, ekolojik hassasiyetleriyle ülkenin dört bir yanında mücadele veren insanları daha iyi anladığını söyledi. Sermayenin, devlet destekli yağma ve talanına karşı çıkmamaya, Kanal İstanbul’la yaratılmak istenen rant ve ekolojik yıkıma karşı koyacaklarını dile getirdi.
Eyleme destek veren İkizdere direnişçisi Aslı Eren de bir konuşma yaptı. İkizdere’deki direnişin nasıl bastırılmak istendiğini, oradaki tabiat aleyhine yürütülen taş ocağı faaliyetlerinin neden olduğu tahribatı anlatan Aslı Eren, Karadeniz’deki uzun yıllara yayılan ekoloji direnişlerinden örnek verdi ve her şehirden bu mücadelelere destek verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İşçinin Kendi Partisi başkanı Cemal Bilgin de tabiata dönük saldırının köylüyü, çiftçiyi yerinden ettiğini, işsizliği patlattığını söyledi ve tabiata sahip çıkışlarını emek mücadelesinin parçası olarak gördüklerini, her zaman ranta dönük politikaların karşısında duracaklarını vurguladı.
Topluluk adına açıklamayı ise Ebrar Yılmaz okudu. Eylem boyunca “Yağmacı Sermaye Doğamızdan Defol, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni, Sermayeyi Değil Hayatı Savun, Yağmacı Sermaye Ormanlardan Defol, Sermaye Büyüyor Tabiat Ölüyor, Kanalı Değil İstanbul’u Savun, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, Sermayeye Değil Halka Kulak Ver, Marmara Ölüyor Sermaye Büyüyor, Sermayeye Değil Halka Hizmet Edin, Yağmacı Yasalar İptal Edilsin, Rantı Değil Tabiatı Savun, İfsada Geçit Vermeyeceğiz” gibi sloganlar atıldı, tekbir getirildi.
Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:
İkizdere’den Marmara’ya,
Deniz ve Ormanlardan Kanal İstanbul’a
EKOLOJİK İFSADA HAYIR!
Bismillahirrahmanirrahim
Arkadaşlar,
Rize-İkizdere Vadisinde yapılması planlanan taş ocağına karşı yükselen direnişin başlangıcından bu yana yaklaşık 3 ay geçti. Marmara Denizinde müsilaj denilen agregatın belirmesinin üzerinden yaklaşık bir ay ve KANAL İSTANBUL lafzının ilk duyulduğu günlerin üzerinden ise yıllar geçti.
Farklı farklı duran ancak birbiriyle alakasız olmayan bu gelişmelerin hepsi mevcut sosyal ve ekonomik ilişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan doğa talanlarının ve potansiyel yağmaların örnekleridir.
Bugün Rize’den Marmara’ya, Akdeniz’den Mezopotamya’ya, Karadeniz’den Kapadokya’ya ve oradan Ege’ye kadar ırmaklarımız, ormanlarımız, denizlerimiz ve bilcümle yaratılmış tabiat neoliberal KAPİTALİST-EMPERYALİST düzenin tasallutu altındadır!
Bu tasallut ki kârları ve sefaları için yeryüzünün yaratılmış en nadide parçalarından olan koruma altındaki İkizdere gibi vadilerden Dersim’in ormanlarına, Marmara Denizi ve Ergene Irmağından Munzur sularına kadar yayılmıştır.
Ey Denizlerin ve Canlıların Yoldaşları;
Bugün yeryüzünde canlı türleri hızla azalmakta, ormanlık bölgeler sermayenin iştihasına kurban verilmekte, pek çok özgün ekosistem yok edilmekte ve gezegenimiz hızla ısınmaktadır.
Büsbütün bir ekolojik kriz ve belki de büyük bir çöküş riski ile karşı karşıya iken İkizdere Vadisine yapılmak istenen taş ocakları ya da ülkenin dört bir yanında kurulmak istenen altın madenleri gibi pek çok yıkıcı süreç yoğunlaşarak devam etmektedir.
Sıraladığımız bunca yağma, talan ve ifsat alanı yetmezmiş gibi bütün eleştiri ve önerilere kulak tıkayan iktidar hem Karadeniz hem de Marmara Denizi için yıkıcı ekolojik sonuçları olacağı öngörülen ve türlü çeşit sorunla boğuşan, rant gözlükleriyle bakılıp beton yığınına dönüştürülen İstanbul’a son darbeyi vuracağı açık olan KANAL İSTANBUL projesinde ısrar etmektedir.
Spekülatörler ve kreditörleri hariç kimseye faydası olmayacak bu MEGA projelerden bir an önce vazgeçilmelidir! Daha önce de büyük kaynaklar ayrılarak ve büyük ekonomik vaatler ile yapıldığını bildiğimiz pek çok proje gibi bu proje de kâğıttan kaplandır. Yalnızca hodbinlikleri ile iyice şişmiş spekülatör ve rantçı odaklara yararı olacaktır.
Bu projeler iddia edildiği gibi halkın yararına ise neden kamusal istişârî süreçlerden kaçınıldığı ve bin bir dalavere ile inşaatına başlanılmak istendiği soruları da ayrıca sorulmalıdır.
Kardeşler!
Marmara Denizi ve Karadeniz ekolojik bir fecaat riski ile karşı karşıyadır. Peki, neden? Sırf yerli-yabancı sermaye sahipleri yolunu bulsun diye! Hem ekosistemler üzerinde geri dönülmez tahribatlar üretecek, hem de toplumsal ekonomiye anlamlı bir katkısı olmayacak bu projeye son verilmelidir.
Oysa ekosistemleri tahrip etmeden ve %1’lik azınlığı daha da palazlandırmadan toplumsal fayda üretecek projeler pekâlâ mümkündür. Ama bunun için her şeyden önce istişare kanallarının yeniden açılması zorunludur.
Ey Nehir ve Ormanların Dostları,
2004’te neoliberal uyum süreciyle paralel olarak değiştirilen Maden Yasasıyla beraber memleketimizin altı üstüne getirilmiş, her bir yanı oyulmuş durumdadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verilerine göre 2008-2018 yılları arasında toplam 120 binden fazla madene işletme ruhsatı verilmiş ve bunun yaklaşık iki katı kadar da maden arama ruhsatı çıkarılmıştır. Yine aynı yasalarla açık ocak tipi işletmeler yaygınlaştırılmış ve dağlarımızın toprak örtüsünün soyulması kolaylaştırılmıştır.
Bu gidiş açıkça göstermektedir ki son dağa taş ocağı, son akarsuya HES yapmadan durmamaya ahdetmiş bir yağma ve talan düzeni ile karşı karşıyayız!
Biz Buradan Tekrar Hatırlatıyoruz:
Rabbimizin ayrım yapmadan bütün insanlığa, canlı cansız bütün varlıklara parçalanıp ayrılamaz bir bütünlükte ikram ettiği yeryüzünü emanet bilip savunmak boynumuzun borcudur!
Yeryüzünü parselleyenlere karşı hakikati dillendirip adaleti savunacağız! Yine Allah’ın nimetlerini gasp edip kulları üzerinde hâkimiyet iddia edenlere karşı direneceğiz!
Hayatı, Tabiatı Savunan Kıymetli Halkımız,
Artık nefes alamaz hâle getirilen bir dünyada yaşıyoruz. Bunu her geçen gün daha bir kesinlikle görüyoruz.
Bugün bütün bir insanlığın temel önceliği dünyayı nefes alamaz hâle getiren şeytâni kapitalist düzenle hesaplaşmak, onu geriletmek olmalıdır.
Dünyanın dört bir yanında yükselen direniş seslerine kulak verelim. Hayatı, tabiatı ve en nihayetinde insanı savunan bu seslerle kendi sesimizi birleştirelim. Müfsit egemen düzenleri durdurup yağma ve talanın önüne geçelim!
Selam olsun toprağını, suyunu savunan İkizdere, Gürpınar, Erbaa, Ünye, Kapadokya, Dersim, İstanbul, Kaz Dağları direnişçilerine!
Veyl olsun halkı ve tabiatı nefessiz bırakan iktidar ve onun yandaş müteahhitlerine!
Dostlar,
Bu vesileyle vicdanlı bütün insanları tabiatın, hayatın ifsad edilmesine, yozlaşma ve çürümenin yaygınlık kazanmasına karşı sesimizi yükseltelim ve hep birlikte bir kurtuluş duası olarak Rabbimizin sözlerine kulak verelim:
–Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Sûresi, 54)
–İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır. (Rum Sûresi, 41)
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
(Topluluk adına Ebrar Yılmaz)